1 Haziran Cumartesi günü Liselere Geçiş Sınavı’na girecek tüm öğrencilere başarılar dilerim.5/31/2019
0 Comments
Sınavla Öğrenci Alacak Ortaöğretim Kurumlarına İlişkin Merkezî Sınava Yönelik Mayıs Ayı Örnek Sorularını Aşağıdan indirebilirsiniz.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yeni lise eğitim sistemine geçiş sonrası bir takım değişiklik yapmayı planladıklarını açıkladı. Bakan Selçuk, sınıf geçme yönetmeliğinde de değişiklik yapacaklarını, ilkokul ve ortaokul sisteminde yenilikler olacağını söyledi. Yüzlerce öğrenci ve öğretmenle değişiklik üzerinde çalıştıklarını söyleyen bakan şöyle devam etti: “Biz sınıf geçme yönetmeliğini de çalışacağız. Kolay sınıf geçerek biz bu sistemi yürütemeyiz. Onun da çalışılması lazım. Sistemi etkileyen tüm bileşenleri senkronize ve kendi doğasına uygun dönüştürürsek, acele etmeden bunu yaparsak daha başarılı olur.” Kolay sınıf geçilen bir yapının verimli olmasının mümkün olmadığını dile getiren Selçuk “Çalışan ve çalışmayanı ayırt eden ve her öğrencinin motivasyonunu önemseyen bir yapıya ihtiyaç var. Bu konuda çalışmalarımız sürüyor” diye konuştu. Alan değişiyle ilgili de konuşan Ziya Selçuk, "Şu anda öğrenciler 10’uncu sınıfta alan değişimiyle ilgili karar veriyor ve değiştiremiyor. Yani köprüden son çıkış 10’uncu sınıfta. Biz bunu 11’inci sınıfa taşıyoruz. İlkokul, ortaokul sistemini de değiştireceğiz, makul bir sürede onu da açıklıyoruz. Bir taraftan mevcut durumu da iyileştirmeye çalışıyoruz. Örneğin Liselere Giriş Sınavı (LGS) soru tipini değiştirdik. Böylece ders işleme sürecine, çocukların okuduğunu anlama düzeylerinin gelişmesine katkı sağlamak istiyoruz." ifadelerini kullandı. Ders çalışma ortamını uygun şekilde düzenlemelisiniz. Dikkatini dağatacak eşyalar mümkün oldukça çalışma odasında olmamalı. Çalışmaya başlamada ilk başlarda ona destek olmak amaçlı yanında olun. Sizinle beraber vakit geçirmek onun için ders çalışmayı daha eğlenceli kılacaktır. Tabiki zamanla kendi başına çalışmayı öğrenmesi gerektiği için beraber çalıştığınız süreye giderek azaltabilirsiniz. Ders çalış demek çocuk iin belirsiz bir kavramdır. Özellikle ilkokul çağlarında çocuklar ders çalışmaktan neyi kastedildiğini anlamayabilir. Bu durum onun yanlış çalışma alışkanlıkları kazanmasına sebep olur. Bu durumda öğrencinize uygun bir şekilde hangi derse nasıl çalışması gerektiği konusunda ona destek olabilirsiniz. Günlük çalışma düzenini kendisine uygun bir şekilde onunla beraber planlayın. Hangi saatleri ders çalışmaya ayıracağını, hangi saatlerde oyun gibi etkinliklere zaman ayıracağını birlikte planlayarak yazılı bir program çıkartın. Ders çalışma programına uydukça ufak ödüllerler motvasyonunu arttırın. Her anne baba, çocuğunun başarılı olmasını yürekten ister. Bunun için elindeki tüm maddi ve manevi imkânları çocuğunun geleceği için harcar (ya da öyle zanneder). Anne ve babaların en büyük dileği başarılı ve mutlu çocuklar yetiştirmektir. Ancak zayıf gelen bir karne ya da veli toplantısında çocuğunun öğretmeninden duyduğu olumsuz haber ebeveynin hayallerini altüst eder. Birdenbire şu soru ile baş başa bulur kendini: “Şimdi ne olacak?” Çocuklarının başarılı olmasını bekleyen anne babalar, kötü sürprizlerle karşılaşmamak için bazı soruların cevaplarını iş işten geçmeden önce cevaplamalıdır. 1- BAŞARIDAN KASTIM NE? Çocuğumuzun doktor olması mı, en iyi olması mı, yoksa hangi mesleği seçerse seçsin o meslekte mutlu olması mı? Yukarıdaki soruya vereceğimiz cevap, çocuğumuzun hayatı için bizim anne baba olarak beklentimizi ortaya çıkaracaktır. 2- ÇOCUĞUMUN İLGİ VE YETENEKLERİNİN FARKINDA MIYIM? Günümüzde, her bireyin yetenek ve ilgilerinin farklı olduğu, yetenek ve ilgilerin yoğunluklarının da kişiden kişiye farklılıklar gösterdiği çeşitli eğitim kuramlarıyla kanıtlanmış ve onaylanmıştır. ÇOKLU ZEKÂ SİSTEMİ bu görüşü savunan ve Türk Millî Eğitim Programı tarafından da desteklenen bir sistemdir. Müziğe karşı yeteneği olmayan bir çocuktan müzisyen olmasını beklemek ya da matematiğe yeteneği olmayan bir çocuğun mühendis olmasını ummak sadece bir hayaldir. Anne baba, okulla iş birliği yaparak ve çocuğunu gözlemleyerek, çocuğundaki ilgi ve yeteneklerinin farkına varmalı ve bu yetenekleri destekleyerek çocuğunu hem mutlu hem de başarılı olabileceği bir geleceğe doğru yönlendirmelidir. 3- EVDEKİ ORTAM ÇOCUĞUMUN BAŞARISI İÇİN NE KADAR UYGUN? Aile içinde özellikle eşler arasında yaşanan en ufak problemler bile bazen çocuklar tarafından büyük sorunlar olarak hissedilebilir. Hastalık, boşanma, ölüm, büyük geçimsizlikler çocukların olumsuz etkilendikleri ev ortamları arasındadır. Eğer ev ortamında çocuğunuzu olumsuz etkileyebilecek bu tür durumlar söz konusuysa çocuğunuzla mutlaka konuşun, onu anlayın ve çözümleri beraberce üretin. Aile olmanın en önemli şartı hissetmek ve paylaşmaktır. 4- ÇOCUĞUMU ANLAMAK, BAŞKA BİR DEYİŞLE ÇOCUĞUMLA İLETİŞİM KURMAKTA NE KADAR YETERLİYİM? Çocuklar bize bir şey iletmek istediklerinde, “Anne, baba bana bak!” derler. Bize göre “BANA BAK” ifadesinin anlamı sadece çocuğun o anki ihtiyaçlarını yerine getirmektir. Bunu hayatımızda önemli bir yeri olan diğer insanlara da yaparız. Çoğu zaman o insanların gözlerinin içine bakmayız. Lütfen çocuğunuz “anne / baba bana bakar mısın?” Derse çocuğunuzun gözlerinin içine bakın. Söyleyeceklerinin altındaki gerçek sorunları çözmeye çalışın. Unutmayın ki bakmak anlamak için, anlamak da çözüm için atılan en önemli adımdır! 5- ÇOCUĞUMDAKİ KİŞİLİK DEĞİŞİMİNİN VE BUNDAN KAYNAKLANAN SORUNLARININ FARKINDA MIYIM? Çocuğumuz büyürken ve kişilik değişimine daha doğrusu gelişimine devam ederken birtakım sorunlar yaşar. Zaman zaman bıkkın, mutsuz, umursamaz tavırlar içine girebilir. Geçici olan bu dönem çocuklarda geçici başarısızlıklara da neden olabilir. Bu geçici sorunlar umursanmayıp çözümlenmediğinde kalıcı ruhsal problemlere dönüşebilir. Bunları anlamak ve çocuğunuzun kişilik yapısındaki değişiklikleri fark edip çözümlemek için çocuğunuzla konuşun ve sorunlarını dinleyin. Sorunlarına çözüm bulması için destek olduğunuzu çocuğunuza hissettirin. 6- OKUL-AİLE İŞ BİRLİĞİ İÇİN NELER YAPIYORUM? Anne baba olarak çocuğunuzun eğitim aldığı okulla iş birliği yapın. Evdeki olumlu ya da olumsuz değişiklikleri sınıf öğretmeni ve/veya rehber öğretmeniyle paylaşın. Aynı şekilde çocuğunuzun okuldaki mutluluk ve mutsuzlukları hakkında bilgi edinin. Çocuğun eğitiminde okul ve aile iletişimi, sorunların çözümü için mutlaka gerekli olan bir iş birliğidir. 7- ÇOCUĞUMU DİNLİYOR, ANLIYOR VE DESTEKLİYOR MUYUM? Çocuğunuzu başarısızlığa götüren nedenleri bir de çocuğunuzun kendisinden dinleyin ve sonra da beraberce bu nedenlere çözüm yolları oluşturun. Çocuğunuz yanında olduğunuzu hissederse çok daha mutlu bir ruh hâli içinde olacaktır. Mutluluk, başarmanın en önemli yapı taşıdır. KAYNAK:http://www.okulistik.com/blog/?p=225 Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk,
"9. sınıfta ders sayıları 15-16'dan 8'e, 10. sınıfta 9'a düşecek. 11. sınıfta 12-15 olan ders sayısı 9'a, 12. sınıfta 7'ye düşecek" dedi. Öte yandan 2024'te üniversite sınavı değişiyor. Yükseköğretime geçiş sınavında uyum değişiklikleri yapılacak.Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, liselerde yeni eğitim sisteminin ayrıntılarını açıkladı. Bakan Selçuk'un konuşmasından öne çıkanlar şöyle: Acele etmiyoruz. Acele edersek çözümlerimiz daha sonra problem olur. Sınıfta öğretmenleri güçlendirmeden bu tasarımın hayata geçmesi mümkün değil. Bu konuyla ilgili çalışmalar var. Çocuklarımızı 2035'lere hazırlıyoruz. Zamanın ruhuna uymak zorundayız. 2040'lara doğru inanılmaz bir çağ geliyor. Vücudumuzda nano-robotların dolaştığı bir çağa doğru gidiyoruz. Çocukların matematik uygulamalarıyla ilişkilendirilmesi çok önemli. Alan derslerinde proje ve uygulama olması çocuklarda derinleşmeye yol açacak. Ders sayısı düşürülüyor Peki ders sayılarında azalma ne demek? 9. sınıfta ders sayıları 15-16'dan 8'e, 10. sınıfta 9'a düşecek. 11. sınıfta 12-15 olan ders sayısı 9'a, 12. sınıfta 7'ye düşecek. Soru çözmek ayrı bir şey sorun çözmek ayrı bir şey. Belli şablonları belirleyerek soru çözebilirler ama bunu çözerken neden böyle davranıldığını anlamakta zorlanabilirler. Bir çocuğun soru ile sorunu ayırt etmesi şart. Çocuklar topluma fayda çalışmalarında da bulunmalılar. Biz çift kanatlı bir çocuk istiyoruz. Maddi ve maneviyi birlikte kuşatan biri olmasını önemsiyoruz. Lise son sınıfta dahi 'Ben hangi mesleği seçsem?' sorusu karşımıza çıkıyor. Bu çözülür mü? Tabii ki evet. Çocuk 11. sınıfta bile farklı bir alana geçebilmeli, yeteneğine göre dersler yönlendirilmeli. Biz bu çocuğun yeteneğini ve kişiliğini ölçeceğiz. Kariyer yönetimi, atölyelerdeki binlerce denemelerden sonra neye yeteneğini olduğunun testlerle ölçülmesi açısından çok önemli. Her şeyi bilerek yapıyoruz 'Eğitim sistemi neden değişmiyor, değişince neden değişiyor?' soruları ortaya çıkıyor. Hangi şeyi neden yaptığımızı bilerek yapıyoruz ve bu bizi güçlendiriyor. Deniliyor ki 'Neden hemen yapılmıyor?' Yapmayız. Öğretmen eğitimleri olmadan bu olmaz. Çocukların sistem kavramını öğrenmesini çok istiyoruz. Çocuğun etrafında gördüğü her şeyin bir sistemle ilgili olduğunu kavraması lazım. Başka önemli bir şey de 'Bilgi kuramı.' Biz bu sistemi çok yüksek bir katılımla hazırladık. Öğretmenlere, öğrencilere, uzmanlara sorduk ve aylarca çalıştık. Bunu bir ders çizelgesi olarak yorumlamak yanlış olur. 'Çizelgeye bakıp bunlar var, bunlar yok demek' olmaz. 9-11. sınıflarda haziranda sunum, değerlendirme çalışması olacak. 12. sınıfta haftalık akademik ders saati 24 olacak. Üniversite sınavı değişiyor 2024'te üniversite sınavı değişiyor. Yükseköğretime geçiş sınavında uyum değişiklikleri yapılacak MİLLİYET Yeni lise sistemi ilk olarak 2020-2021 eğitim-öğretim yılında 9'uncu sınıflardan başlayacak ve kademeli bir geçiş süreci olacak. İşte eğitimde yeni sistemin ayrıntıları: Ders sayısı azalıyor. Liselere Kariyer Ofisleri geliyor. 12. Sınıflarda Ders saatleri azaltılıp destek çalışmaları geliyor. Her öğrenci üniversitedeki gibi kendi istediği dersleri seçebiliyor. Yeni lise sistemi ilk olarak 2020-21 yılında 9.sınıflardan başlıyor. Kademeli geçiş olacak. Bilgi Kuramı zorunlu ders haline geliyor. Yaparak uygulayarak öğrenme ağırlık kazanıyor. 12.sınıfta çok enteresan yenilikçi dersler geliyo Okullara yeni tatil düzenlemesi. 2019-2020 Eğitim Öğretim Yılı MEB Çalışma Takvimi Açıklandı.5/15/2019 Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk yaptığı son dakika açıklamasında ara tatillerden yeni bir yapılanmanın söz konusu olduğunu belirtti. Bakan Selçuk, 13 haftalık yaz tatilinin iki haftasının nisan ve kasım aylarında birer haftalık ara tatil olarak planlandığını açıklarken '18-22 Kasım 2019'da ilk ara tatil yapılacak. 6-10 Nisan 2020 tarihleri arasında ikinci ara tatil verilecek.' dedi. Milli Eğitim Bakanlığının yeni çalışma takvimine göre, 2019-2020 eğitim öğretim yılı bir hafta öne çekilerek 9 Eylül 2019'da başlatılacak.Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un açıklamasındaki yeni modele göre artık okullar bir hafta erken açılacak, bir hafta daha geç kapanacak. Ancak bu durum toplam tatil süresini kısaltmayacak. Milli Eğitim Bakanlığının yeni takvimine göre 2019-2020 eğitim öğretim yılı 19 Haziran 2020'de sona erecek ve 11 haftalık yaz tatiline girilecek. Milli Eğitim Bakanı Selçuk'un açıklamalarından satır başları: Nisan ve Kasım'da birer haftalık ara tatil olacak. Bizim yaz tatilini kısaltmamız söz konusu değil. 11 haftaya düşürülmesi, yüzde 10'luk indirimden söz ediyoruz. Ara tatillerde öğretmenler, okullar kurumsal işleyişe yönelik bir takım öz değerlendirmeler yaparak çeşitli iyileştirmelere gidecekler. Yapılandırılmış ara tatillerde; çocuklara ve öğretmenlere dinlenme ve etkinliklere katılma fırsatı veriliyor. Öğretmenlerimiz çok yoruluyorlar. Ara tatillerde yeni bir yapılanma söz konusu. Birer haftalık tatillerin, sadece tatil olarak değerlendirilmemesi, çocukların eğitimsel faaliyetlere katılması da hedefleniyor. Her tatilin bir teması söz konusu olacak. Bilim, kültür, sanat, spor gibi... Bazı geziler, fuarlar da bu ara tatillerin konusu olabilecek. Huzurevleri ziyaret, yardımlaşma faaliyetleri, aile faaliyetlerine imkan sağlayacak. Ve sonuç olarak şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Temel olarak şu söylenebilir. Son tahlilde, eğitim sisteminin daha verimli çalışabilmesi, çocuklarımızın bıkmadan eğitim-öğretim süreçlerini yaşayabilmeleri için bir fırsat sağlamaya çalışıyoruz. Bunu sadece takvimin değişmesi gibi ele almamakta fayda var. Öğretmenlerimizin, velilerimizin eğitim-öğretimin içinde çok daha aktif biçimde bulunmakla ilgili, bu tatillerin daha etkili kullanılmasıyla ilgili... Özet olarak şunu söyleyebiliriz. Bu çalışma takviminin detaylarını çeşitli yönetmelikler ve yönergelerle planlama imkanımız olacak. İŞTE YENİ TATİL DÜZENİNİN AYRINTILARI Yeni modele göre artık okullar bir hafta erken açılacak, bir hafta daha geç kapanacak. Ancak bu durum toplam tatil süresini kısaltmayacak. - 2019-2020 eğitim öğretim yılı 9 Eylül 2019’da başlayacak. - 18-22 Kasım 2019’da ilk ara tatil yapılacak. (Hafta sonu tatilleri ile birlikte 9 gün) - 25 Kasım’dan 17 Ocak’a kadar birinci dönem devam edecek. - Yarıyıl tatili 20-31 Ocak 2020 tarihleri arasında olacak. (Hafta sonu tatilleri ile birlikte 16 gün) - İkinci yarıyıl eğitim-öğretim dönemi 3 Şubat 2020’de başlayacak. - 06-10 Nisan 2020 tarihleri arasında ikinci ara tatil verilecek. (Hafta sonu tatilleri ile birlikte 9 gün) - 13 Nisan’da başlayacak ikinci dönemin ikinci yarısı 19 Haziran’da tamamlanarak 11 haftalık yaz tatiline girilecek. ÖĞRENCİSİ SINAVA HAZIRLANAN TÜM VELİLERİN OKUMASINDA FAYDA VAR: Çocuklarımız, Sınav Ve Gerçekler5/14/2019 Çocuklarımız, Sınav Ve Gerçekler Çocuklarımız, Sınav Ve Gerçekler Yaşamla ve çocuklarımızla ilgili kabul etmemiz gereken gerçekler var. Bu gerçeklerin farkına varıp onların varlığını kabul ederek düşünürsek çocuklarımızla ilişkimiz daha verimli olur. Kabul etmemiz gereken gerçekler olarak şunları görüyorum: 1- Yaşamın içinde değişik biçimlerde gizli ya da açık sınavlar var ve olmaya devam edecek. Çevrelerinde, sınavlar çocuklara yapılan bir haksızlıkmış gibi bir tavır içinde konuşmak, onların şevkini kırmaktan başka işe yaramaz. 2- Çok çalışmak verimli çalışmak demek değildir; önemli olan verimli çalışmaktır. Çocuklara, çok çalış, demek ve bunu sürekli tekrar etmek çalışma şevkini azaltır ve verimliliği düşürür. 3- Baskı çocuğunuzun verimli çalışmasını sağlamaz. ‘Ne kadar çok baskı yaparsam çocuk o kadar çok çalışır ve o kadar çok öğrenir,’ düşüncesinin bilimsel temeli yoktur; yanlış̧ ve zararlıdır. 4- Çocuktan, şimdiye kadar oluşturduğundan farklı bir kimliğe bürünmesini beklemek- konuşkan aktif birinin sessiz sakin biri olması gibi-gerçekçi değildir; anababanın bu tavır, onun var olan güvenini ve gücünü erozyona uğratır. 5- Kişilerin doğuştan getirdikleri zihinsel, görsel ve işitsel yatkınlıkları farklıdır. Çocuğunuzun yeteneğinin türünü ve kapasitesini değiştiremezsiniz ama mevcut yeteneğini daha verimli kullanmasına olanak sağlayabilirsiniz. 6- Çocuğunuzun arkadaşları, sosyal çevresi, onun yaşamının bir parçasıdır ve siz istediniz diye birdenbire değişmeyecektir. Onu arkadaşlarından kopmaya zorlamak hem sizden hem de derslerden soğutur. Yukarıda saydığım temel gerçekleri değiştirmeye uğraşmadan, anababaların yapabileceği çok şey vardır. “Başarıya Götüren Aile” kitabını çocuğun başarılı olmasına yardımcı olmak isteyen, öğrenmeye açık anne ve babalar için yazdım. Doğan Cüceloğlu (08.04.2015) DUYGUSAL ZEKA NEDEN ÖNEMLİ? Duygusal zekası yüksek olan bireyler, duygularını daha iyi tanımakta, dolayısıyla insan duygularını bildikçe kendisini de daha iyi tanır. Bu yüzden bu bireylerin kendilerine yönelik gerçekçi algıları daha yüksektir. Birey kendini tanıdıkça eksik ve fazla yönlerini daha iyi değerlendirerek kendisi ile ilgili daha gerçekçe hedefler ve beklentiler oluşturur. Bu sayede daha mutlu bir yaşamı da elde etmiş olur. Duygusal zekası yüksek olan bireylerin günümüzde gerek iş hayatında gerekse de sosyal hayatta daha başarılı oldukları görülmektedir. Özellikle günümüzde insan ilişkilerinin önemi arttıkça iletişimi kuvvetli olan bireylerin başarı basamaklarını daha kolay çıktığı söylenebilir. Duygularını iyi bilen bir insan sorunların esas kaynağına daha kolay ulaşıp çözüm üretebilir. Bu da bireylerin günlük yaşamın getirdiği stres ve kaygı durumları ile daha iyi baş edebildiğini gösterir Sınavlarda sürenin yetmeyeceği kaygısı öğrencilerin en büyük sıkıntılarından biridir. Özellikle sınav heyecanı ile birlikte zamanın çok çabuk geçiyor hissine kapılma ile birlikte ortaya çıkan bu düşünce her sorudan sonra kaç dakikanın kaldığına bakma gibi olumsuz durumlara yol açabilir. Düzenli bir şekilde evde deneme sınavı çözen öğrenciler genelde bu problemle karşılaşmazlar. Çünkü sürelerini ne ölçüde kullandıklarını artık tecrübeleri ile bilmektedirler. Sizlerde sınavda süre sıkıntısı yaşamak istemiyorsanız ilk başta önerimiz evde soru çözerken bile zaman tutmanızdır. Örnek verirsem 20 soruluk bir test çözüyorsanız 25 dakikada bu testi bitirmeye çalışın ve her seferinde bitirme sürenize bakın. Böylelikle hangi dersin veya hangi konuların size daha fazla zaman kaybettirdiğini görerek çalışmanızı onlar üstünde yoğunlaştırabilirsiniz. Sınavda hızlı soru çözmekten daha önemli diğer bir nokta da doğru olarak çözmektir. Yetiştirememe korkusuna kapılıp basit hatalar yapmaktan uzak durmamız gerekir. Bu yüzden kaç dakika kalmış olursa olsun heyecana kapılmadan önünüzdeki soruları soğuk kanlılıkla çözmeye devam edin. Daha önce bahsettiğimiz gibi sorularla inatlaşmayın. Bir soru ile çok fazla vakit harcamanız sizin diğer sorulara ayıracağınız süreyi azaltacağını unutmayın. Bu şekilde size zaman kaybettirecek soruları daha sona doğru tekrar çözmeyi deneyin. Sınavınız bitmiş olsa dahi sınav süresi bitene kadar cevap kağıdınızı teslim etmeyin. Diyelim ki 10 dakika kala sınavı bitirdiniz. Önce birkaç dakika dikkatinizi toplamak için dinlenin. Daha sonrasında öncelikle sorulara ve cevaplara bir daha göz atın. Böylelikle yanlış şıkkı işaretleme veya işlem hatası gibi durumları en aza indirmiş olursunuz. Daha sonra optiğinizi mutlaka kontrol edin. Kitapçıklarda işaretlediğiniz şıklar ile optiğinizde işaretli şıkların örtüşmesine dikkat edin. Böylelikle kaydırma yapmaktan kaynaklanan hatalarınızı en aza indirmiş olursunuz. Sınav kağıdınız teslim etmeden önce son olarak ad-soyad gibi bilgileri ve kitapçık türünüz gibi mutlaka işaretlemiş olmanız gereken kısımları doğru bir şekilde işaretlemiş olduğunuzdan emin olun. Öğrencilerin genelde sınavdan çıktıktan sonra en fazla şikayet ettikleri noktalardan biri daha önceden gördükleri bir konuyu sınavda hatırlayamadıklarıdır. Bu durumu bazı öğrenciler hafızalarının yeterince güçlü olmamasına bazı öğrenciler ise dikkat dağınıklığına bağlarlar. Oysa gerçek sebep çok daha farklı olabilir. Bu durumun sebeplerinden biri de öğrenilen bilgiyi yanlış yere koymuş olmalarıdır. Nasıl ki herkesin mutfakta belli bir düzeni vardır, tabakların yeri belli, bardakların yeri bellidir. Ama başka biri bu düzene müdahale edip yerlerini değiştirirse kendi evinizde bile bir yabancı gibi eşya aramaya başlarsınız öğrencilerde öğrenilen bir bilgiyi doğru kodlayamadıklarında sınavda onu hatırlamakta zorluk yaşayabilirler. Bunun için öğrencinin dersleri ve konuları daha akılda kalıcı örneklerle pekiştirmesinde fayda var. Özellikle kendisi için önemli olaylarla bağdaştırdığı, günlük hayatta karşılaşılan durumlarla bilgilerini eşleştirdiğinde hatırlama durumunda da artış olacaktır.
Stres genel bakış açısı olarak tamamen olumsuz bir durum olarak algılanmaktadır. Oysa ki pek çok durumda olduğu gibi stresinde olumlu ve olumsuz yanları vardır. Öncelikle stres durumlarına baktığımızda genellikle insanlar kazanacakları veya kaybedecekleri kendileri için önemli bir durum karşısında ya da kendi hayatları bakımından önemli bir değişiklik ile karşılaştıklarında stres yaşarlar. Olumlu stres, olumlu sonuçlar yaratan yaşantılardır. Buradaki stres kişi üzerinde olumlu etki yaratır. Stres beyne olumlu yönde etki etmiştir ve birey olumlu performans göstermiştir. Örneğin, birçok öğrenci için sınav durumu bir stres unsurudur. Çünkü bu sınavların sonucunda bir değerlendirmeye tabi tutulup başarıları ortaya konulacaktır. Bu düşünce birçok öğrencinin iyi sonuçlar alması için kendilerini çalışmaya motive etmesini sağlamaktadır. Eğer bir öğrenci hazırlandığı sınavları ciddiye almıyorsa onda herhangi bir stres belirtisi de gözlemlenmemekte. Tabi ki buradaki en önemli kriter stresi doğru yönetme kısmıdır. Eğer stresiniz sizin çalışma azminizi arttırıyorsa bu olumlu stres ile ilgilidir ama yaşadığınız stres giderek performansınızın düşmesine sebep olmaktaysa da bu artık stresi yönetemediğiniz ve kontrolü kaybetmeye başladığınız anlamına gelmektedir. Olumsuz stres, kişinin mutsuz ve umutsuz hissetmesine yol açar. Örneğin öğrencinin ev veya okul ortamında aşırı eleştirilmesi ve kendini başarısız olarak görmeye başlaması nedeniyle stres yaşaması onu olumsuz yönde etkiler. Sınavlara hazırlanırken de yaşadığı stres durumunu olumsuzdan olumluya çevirmek tamamen sizlerin elinde SINAVA SON 1 AY KALA ÖĞRENCİLER 4 GRUBA AYRILIR. PEKİ YA SİZ HANGİ GRUPTASINIZ? 1- KENDİNE AŞIRI GÜVENENLER: Bu öğrenciler ben zaten her şeyi biliyorum, artık çalışmama gerek yok diye düşünürler ve çalışmayı bırakırlar. 2 -ÇALIŞMAKTAN ÇOK SIKILMIŞ OLANLAR: Bu öğrenciler eksikleri olduğunu bilir, çalışması gerektiğinin farkındadır ama bir türlü çalışmaya başlayamazlar. Çünkü onlar artık çok sıkılmıştır. 3- PES EDENLER: Çok çalıştım ama yapamıyorum, önceki deneme sınavından da düşük aldım, bende sayısal/sözel zeka yok o yüzden başarılı olamıyorum…. Diye düşünerek çalışmayı bırakırlar. 4- VAZGEÇMEYENLER: Onlar da diğer öğrenciler gibi çok çalışmış, yorulmuş, zaman zaman düşük notlar aldıkları olmuş ama motivasyonunu kaybetmemiş öğrencilerdir. Bu öğrencilerin diğerlerinden farkı son 1 ayın ne kadar önemli olduğunu bilirler ve en iyi şekilde değerlendirip başarılı olurlar Bu öğrencilerden sadece 4. grupta olanlar sınavlarda başarılı olacaktır. Çünkü onlar son zamana kadar pes etmemiş ve çalışmışlardır. |
YAZARERSAN ERTÜRK Arşivler
Haziran 2021
Kategoriler |