KENDİNİ ANLATMANIN BİR YOLU: SANAT
İnsanların ilk anlam arayışları yani antikçağdan itibaren sanat kavramı önemli bir tartışma konusu olmuştur. İlk başta güzelin, iyinin ne olduğu tartışılmıştır. Günümüze yaklaştıkça bu tartışma konusuna sanatın toplum içindeki yeri de eklenmiştir. Burada temelde iki grup oluşmuştur. Kimileri sanatın sanat için olduğunu yani sadece göze, kulağa hoş gelmesi gerektiğini ve duygulara hitap etmesi gerektiğini savunmuştur. Diğer bir grup ise sanatın toplum için olduğunu savunarak daha geniş bir kitlenin duygu ve düşüncelerine sanat ile tercüme olunabileceğini söylemişlerdir.
Günümüzde ise sanat ve estetik kavramları insanların kendini ifade etmede en önemli araçlardan biri olarak görülmektedir. Kimi insanlarla karşılaşırız kendilerini konuşarak çok net bir şekilde ifade ederler. Bu insanlar sözleri o kadar güçlü kullanırlar ki karşısındaki kişi onların ne demek istediğini tam olarak anlayabilir.
Fakat sanat bu duruma bambaşka bir boyut kazandırmıştır. Sanatın geliştiği toplumlarda bireyler artık kendilerini sadece sözle ifade etmenin gerekmediğini görmektedirler. Böylece kimi yazdığı yazı ile duygu ve düşüncelerini ön plana çıkartmaya başlamıştır.
Yazılan edebi eserler o kadar kuvvetli bir hal almıştır ki kişiler okurken kendilerini o kitabın karakteri ile özdeşleştirmiş, o karakterin başına gelenleri ya da düşüncelerini kendi hayatları içinde anlamlandırmışlardır.
Kimi bireyler ise kendilerini resim ile ifade yolu seçmişlerdir. Çizdikleri resimlerde kullandıkları semboller ya da renklerin uyumu onların ruh dünyalarının birer aynası olmuştur. Da Vinci’nin ünlü tablosu Mona Lisa’da olduğu gibi yıllarca ne anlatılmak üzerine tartışılmıştır.
Bazı kişiler ise kendilerini en iyi ifade yolu olarak müziği seçmişlerdir. Müzikte bazen sözlere bile ihtiyaç kalmaz. Duyduğunuz bir enstrümanın ritmi o an sizi bambaşka dünyalara taşıyabilir.
Kimileri ise dansı bir ifade yolu olarak seçmişlerdir. Müziğin etkisi ile ortaya koydukları figürler kimi zaman bireyin savaşını kimi zaman ise çektiği acıları insana birebir yaşatır.
Her insanın yaşadığı duygular ve düşünceler farklılık gösterir, aynı şekilde bunları ifade ediş şekilleri de birbirinden farklıdır.
Özellikle ergenlik dönemindeki bireylerin en büyük şikayetleri kendilerini net bir şekilde ifade edemedikleri veya çevresindeki kişilerin kendilerini anlamadığı olmaktadır. Sanat ile uğraşmanın en büyük katkısının ise bu bakımdan insanlara destek olduğunu söyleyebilirim.
Farklı sanat dallarını tanıdıkça kişi aslında kendini tanır, kendini nasıl daha iyi ifade edeceğinin farklı yönlerini öğrenir. Duygu ve düşüncelerini daha iyi anlar ve bunu karşısındakine daha iyi yansıtır. Bu yüzden sanat ile uğraşan çocukların kendilerine olan güvenlerinin daha yüksek olduğunu ve kendilerini daha iyi ifade edebildikleri için daha mutlu olduklarını söylemek yanlış olmaz.
Psikolojinin ilk gelişmeye başladığı yıllarda kişiler sadece gözlemlenmiş veya konuşularak tanınmaya çalışılmıştır. Oysa günümüzde oyun terapisi, masal terapi ve sanatsal terapi gibi birçok farklı yöntem kullanılarak kişinin sözle ifade edemedikleri tespit edilmekte ve ona daha fazla yardımcı olunabilmekte. Bir sanat eserinin siz de canlandırdığı duygu ve düşünceler sizin ruh dünyanızı dışarıya yansıtmaktadır.
Bu yüzden sana hayatımızın önemli bir parçası olmalı. Düşüncelerinizi bir şarkı ile ifade etmeye çalışın, bırakın enstrümanın notları sizin yerinize konuşsun, öyle bir resim yapın ki renk dünyasında insanlar sizi görsün, kendinizi müziğin akışına bırakıp öyle bir dans edin ki izleyenler her hareketinizde sizin duygunuzu hissetsin.
ÇÜNKÜ SANAT KİŞİNİN KENDİSİNİ İFADE ETMESİNİN BİR ÇOK FARKLI YOLUNU SİZE GÖSTERECEK.